2 Ocak 2012 Pazartesi

REYTİNG OPERASYONU NE GETİRİR NE GÖTÜRÜR



REYTİNG OPERASYONU NE GETİRİR NE GÖTÜRÜR!
‘Reyting ölçümleri’ ya da doğru adıyla ‘Televizyon izleme ölçümleri’nde yapılan manipülasyonlar polisin gerçekleştirdiği bir operasyonla gün yüzüne çıktı. Şimdi, izleyiciler dahil herkes olan biteni anlamaya çalışıyor!
Ancak, ölçümler konusunda yıllardır yanlış bilinen birçok şeyin üzerine bir de manipülasyon tartışmalarının eklenmesiyle sorun daha da karmaşık ve anlaşılmaz hale geldi! Televizyon sektörünün tanınmış ismileri de dahil olmak üzere, birçok kişi sistemi tam olarak bilmeden ve genellikle subjektif bir bakış açısıyla değerlendirmeler yapıyor.
Bu da daha büyük bir kafa karışıklığına neden oluyor. Bu süreçte yaşananları ve sonrasında yaşanabilecek olası gelişmeleri anlayabilmek için; ölçümlerin başlangıcından bu yana yaşanan süreci, sıradan bir televizyon izleyicisinin de aklına gelebilecek soruları cevaplayarak açıklamaya çalışacağım.
Öncelikle şu sorudan başlayalım;
-              Televizyon izleme ölçümlerine neden ihtiyaç duyuldu?
Bu sorunun tek bir cevabı var aslında; TRT tekelinin ortadan kalkması ile birlikte yayına başlayan özel televizyon kanallarına dağılan izleyicilerin, hangi televizyon kanalını veya programlarını, ne kadar süreyle izlediğinin bilinebilmesi için bir araştırmaya ihtiyaç duyulması.
 TRT’nin tekel olduğu dönemlerde izleyicilerin farklı bir kanalı izleme şansı olmadığı gibi, reklam verenlerin de, TRT dışında herhangi bir kanala reklam verme şansı yoktu. Dolayısıyla, izleyicilerin sadece TRT’yi izlediği ve rekabetin olmadığı bir ortamda televizyon izleme ölçümlerine de ihtiyaç duyulmuyordu.
Ancak 1990  yılında ilk özel televizyon kanalı Magic Box Star-1’in ve ardından da birer birer diğer özel televizyon kanallarının yayın hayatına başlaması ile birlikte TRT tekeli de ortadan kalkmış oldu.
İzleyicilerin tercih edebilecekleri alternatif kanalların ortaya çıkmasıyla birlikte, izleme tercihleri çeşitli kanallara yönelmeye başladı. Asıl sorun da o andan itibaren ortaya çıktı. Çünkü reklam verenin hangi televizyon kanalına reklam vereceğini belirlemek ve kendi tüketici kitlesine ulaşabilmek için elinde bir veri yoktu.
İşte bu sorunu ortadan kaldırabilmenin tek yolu; bütün dünyada gerçekleştirilen televizyon izleme ölçümlerinin Türkiye’de de yapılmasıydı! Reklam verenler, televizyon kanalları ve medya planlama şirketleri bu araştırma sayesinde şu üç sorunun cevabına ulaşmış olacaklardı;
1-      Kimler televizyon izliyor?
2-      Hangi programları izliyorlar?
3-      Ne zaman izliyorlar?
Özetlemek gerekirse, özel televizyon yayıncılığının ortaya çıkmasıyla birlikte oluşan rekabet ortamında; reklam verenler, kendi tüketici kitlesine ulaşabilmek ve reklamların bu tüketiciye ulaşmasını sağlayacak televizyon kanalı ya da programların seçiminde izleme ölçümü verilerine ihtiyaç duymaktadır. Temel gelir kaynağı reklamlar olan televizyon kanalları ise; daha fazla sayıda izleyiciyi ekran başına çekmek ve buna bağlı olarak reklam saniye ücretlerini mümkün olduğunca yüksek fiyattan satabilmek amacıyla bu ölçümleri kullanırlar.
-              Ölçümler ne zaman başladı?
1989 yılında, henüz ortada özel televizyonlar yokken, test amaçlı olarak başlayan televizyon izleme ölçümleri; TİAK’ın (Televizyon İzleme Araştırma Komitesi) 1992 yılında açtığı ihalenin ardından resmen başlamış oldu. Reklam verenler, televizyon kanalları ve medya planlama şirketlerinin temsilcilerinden oluşan bu komitenin açtığı ihaleyi o zamanki adıyla AGB Anadolu Şirketi kazandı.
AGB şirketi 2005 yılında, bu alandaki en büyük rakibi olan Nielsen ile birleşerek, AGB Nielsen Media Research adını aldı. TİAK son operasyonun ardından, 1992 yılından bu yana ölçümleri yapan AGB Nielsen şirketinin görevine son verdi. TİAK’ın, bu operasyondan çok daha önce gerçekleştirdiği son ölçüm ihalesini TNS şirketi kazanmıştı. Başka bir deyişle, bu operasyon olmasa da AGB ile yolları ayrılıyordu. 8 Eylül 2011 tarihinde sözleşme imzalanan TNS şirketinin Mart 2012’den itibaren ölçümlere başlayabileceği planlanmaktaydı. Ancak son operasyonun ardından ölçümlerin Mart ayından önce başlatılabilmesi için çalışmalar yürütülüyor.
TELEVİZYON İZLEME ÖLÇÜMLERİ NASIL YAPILIYOR?
“2.500 kişiyle nasıl anlıyorlarmış kimin hangi televizyonu izlediğini”? “Varoşlardaki evlere takıyorlarmış bu cihazları”, “Bizim televizyonun içinde de bu cihazdan var mı acaba”? gibi soru işaretleri veya yanlış bilgiler ölçümlerin nasıl yapıldığını bilmemekten kaynaklanıyor. Genellikle kulaktan dolma bilgilerle anlatılan bu süreci, yani ölçümlerin nasıl yapıldığını kısaca açıklayalım:
-              Veritabanı araştırması
Televizyon izleme ölçümünün ilk aşaması veritabanı araştırmasıdır. Bu araştırma ile ölçüm yapılacak illerde yaşayanların cinsiyet, yaş, eğitim, meslek ve aile büyüklüğü gibi bilgilere ulaşılır. Bu bilgiler doğrultusunda o illerde yaşayanların izleme tercihlerini yansıtacak bir örneklem oluşturulur. Bunun için, o şehirde yaşayanların eğitim, meslek, yaş gibi özelliklerinin yüzdelik oranlarının bir benzeri olan, daha küçük bir grup oluşturulur. Özetle; benzer özelliklere sahip ailelerin ya da bireylerin benzer izleme tercihlerinde bulunacağı düşüncesinden yola çıkılıyor.
(AGB’nin yaptığı ölçümler 34 ilde ve yaklaşık 51 milyon kişiyi temsil etmekteydi.)
-              Panel Ailelerinin Seçimi
Veritabanı araştırması sonuçlarına göre söz konusu bölgenin yapısını temsil etme yeteneğine sahip ailelerden bir ‘izleyici paneli’ oluşturulur.  Seçilen ailelerin izleme tercihleri, o şehirde yaşayanların tercihleri olarak kabul edilir. Panel bireylerinden istenen tek şey,  her zaman olduğu gibi televizyon izlemeye devam etmeleri ve izlemeye başladıklarında izleyici ölçer (peoplemeter) kumandası üzerinde kendilerine ait butona basarak izlemesini tanıtması ve izlemeyi bitirdiğinde yine aynı düğmeye basarak izlemesini sonlandırmasıdır.
AGB’nin yaptığı ölçümlerde 2.500 panel ailesi yer alıyordu. Bu rakam genellikle 2.500 kişi olarak bilinse de aslında kişi sayısı çok daha fazladır. Türkiye’deki aile büyüklüğünü ortalama 4 olarak kabul edecek olursak 10 bin civarında izleyicinin tercihlerinin ölçüme yön verdiğini söyleyebiliriz.
-              İzleyiciölçer (Peoplemeter) Cihazının Takılması
Panel aileleri belirlendikten sonra bu ailelerin evlerinde bulunan tüm televizyonlara, ölçümü yapan cihaz olan izleyici ölçer takılır. Televizyonda kimlerin, hangi kanalı ya da programı ne kadar süre ile izlediği bilgisi ise izleyici ölçer cihazı aracılığıyla elde edilir. İzleyici ölçer cihazı; frekans dedektörü, kumanda cihazı ve meter bölümlerinden oluşur.
-              Frekans dedektörü
Televizyon setinin içine monte edilen frekans dedektörü, televizyonda hangi kanalın izlendiğini ve farklı kanallara geçildiğinde bunu tespit ederek bu bilgileri kayıt ünitesine (meter`a) gönderir. Bu sistemde ölçümlenen şey açık olan televizyon kanalının frekansıdır (S bandı 32 – C bandı 13 gibi). Televizyon kanallarını kimlerin izlediği bilgisi ise kumanda cihazı sayesinde elde edilir.
Ölçüm sadece ‘panel aileleri’nin tercihleri üzerinden yapılır. İzleyici ölçer cihazı olmayan evlerdeki izleyicilerin tercihleri ölçümü etkilemez. Ancak, bu ölçümün tüm televizyon cihazları üzerinden yapıldığını sanan bazı izleyiciler panel ailesi olmamasına rağmen kendine yakın bulduğu kanalları desteklemek amacıyla belirli kanalları izlediği bilinmektedir.
-              Kumanda Cihazı
İzleyici ölçer’in kumanda cihazı, televizyon kumandası gibi televizyonu açma, kapama ve kanal değiştirme gibi işlevlere sahip değildir. Cihazın fonksiyonu, hangi bireylerin televizyon izlediğinin belirlenmesine yarar. Cihaz üzerinde 8 adet buton bulunur ve her numara bir aile bireyini temsil eder. Örneğin 1 numaralı buton babanın, 2 numaralı buton annenin, 3 ve 4 numaralı butonlar çocukların gibi. Aile bireyleri, televizyon izlemeye başladıklarında ve izlemeyi bıraktıklarında kumanda cihazında kendilerine ait butona basarak ölçüme katılırlar.
Başka bir deyişle televizyonu izleyen kişi kendine ait butona basmazsa ölçümlemeye dahil olmaz. Televizyon izliyorsa ve kendine ait butona basmışsa sorun yoktur. Ancak, televizyon izlemekten vazgeçtiğinde tekrar kendi butonuna basmamışsa, o kişi televizyon izlemeye devam ediyormuş gibi ölçümlemenin içinde kalır. Ölçümlerin sağlıklı yapılabilmesi için panele dahil bireylerin bu işlemleri doğru biçimde yapması gerekir.
-              Meter Cihazı
Meter, frekans dedektörü ile kumanda cihazından gelen bilgileri depolar ve bu bilgileri zamanlama ünitesinden gelen bilgilerle birleştirerek kimin hangi saat ve dakikada hangi kanalı ve hangi sürelerde izlendiğini otomatik olarak ölçümler.


-              Verilerin Panel Evlerinden Çekilmesi
Meter cihazında depolanan veriler, ölçümü yapan şirket merkezindeki bilgisayar tarafından, her gece 02:00 ile 06:00 saatleri arasında telefon hattı ve modem aracılığıyla panel hanelerinden transfer edilir. Veriler, aileler hiç bir şekilde rahatsız edilmeden otomatik olarak çekilir.
-              Verilerin İşlenmesi
İzleyici ölçer cihazından gelen veriler ile zaman dilimi, hedef kitle, program ve reklam bazında veri üretilir. Bu veriler daha sonra, medya planlama şirketleri, televizyon kanalları gibi kullanıcılar tarafından internet ortamında download edilir ve kullanılır.
Reklam verenler, televizyon kanalları ve medya planlamacılar, kendi ticari beklentileri doğrultusunda stratejiler geliştirmek için bu verileri kullanırlar. Bu veriler üzerinden yapılan çeşitli analizler sayesinde ticari stratejiler belirlenir.
Özetle ‘televizyon izleme ölçümü’ sistemi bu şekilde işliyor. Bu sürecin dışında, gerek ölçümle ilgili gerekse yapılan manipülasyonla ilgili birçok soru var izleyicilerin kafasında. Kısaca bu sorulara da cevap verelim;
-              Panel aileleri para alıyor mu?
Türkiye’de yapılan ölçümlerde panel ailelerine para ödenmiyor. Bunun yerine ailelere markasız küçük ev aletleri verilmektedir. Aileler izleyici ölçer cihazını kullanma performanslarına göre topladıkları puan karşılığı katalogdan seçtikleri ürünleri almaya hak kazanırlar.
Ailelere ölçüme katılmaları karşılığında verilen hediyelerde temel kriter; verilen hediyelerin ailelerin sosyo-ekonomik statüsünü değiştirmeyecek türden hediyeler olmasıdır. Ayrıca, verilen ürünlerin belirli bir markaya ait olmaması da yine ailelerin izleme tercihlerinin etilenmemesi amacını gütmektedir.
-              Reyting nedir?
Reyting, televizyon izleme ölçümlerinin en önemli değişkenlerinden biridir. Bu nedenle de ölçümler ‘reyting ölçümleri’ olarak anılıyor.  Bir programın yayında kalması ya da yayından kaldırılması, reklamların saniye ücretleri gibi önemli kararlar reyting oranlarına bağlıdır.
En basit tanımıyla reyting; her yüz kişiden kaçının bir televizyon kanalını-programını izlediğini ifade eder. Örnekle açıklamak gerekirse; ölçüme konu olan illerde yaşayanların toplamını yaklaşık 51 milyon kişi kabul edersek; bir program %10 reyting aldı denildiğinde 5 milyon 100 bin kişinin bu  programı izlediği anlamına gelir.
-              Bir programın aldığı reyting nasıl hesaplanır
Bir programın aldığı reyting dakika dakika ölçülür. Ancak her dakika alınan reyting oranı birbirinden farklıdır. Bu nedenle, bir programın toplam süresi boyunca aldığı dakika dakika reytinler toplanıp ve program süresine bölünür.
-              34 ilin dışında kalan iller neden ölçüme dahil edilmiyor?
Reklam veren, belirli bir yaşın üzerinde ve cebinde parası olan izleyici kitlesini ekran başında görmek istiyor. Başka bir deyişle tüketim gücü olan izleyicilere ulaşmak istiyor. Bu kitle sektörde 20 yaş üstü AB+C1 sosyo-ekonomik statü grubudur. Yani 20 yaşının üzerinde olan, üst ve orta gelir grubuna ait izleyiciler.
Televizyon kanalları da reklam verenin beklentilerine uygun içerikler oluşturarak, reklamlarının saniye ücretini arttırmaya çalışır. Dolayısıyla, tüketim gücü az olan bir kitlenin ne izlediği ya da ne izlemek istediği, televizyon kanalları ya da reklam veren için önemli değildir.
Bu nedenle diğer iller ölçüme dahil edilseler dahi, o illerdeki izleyicilerin tercihleri; gerek program içeriklerinin oluşturulmasında gerekse reklamların hangi kanal ya da programlara verileceği belirlenirken bir önem taşımayacaktır.
-              Bir programın yüksek reyting alması, o programın kaliteli olduğu anlamına mı gelir?
Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değildir. Televizyon izleme ölçümleri tamamen sayısal (Kantitatif) veri üreten bir pazar araştırmasıdır. Kaliteyi ölçen bir sistem değildir. Konuyu şu örnekle açıklayalım; diyelim ki bir sinema filmini izlediniz, filmi beğenmeseniz de gişe hasılatına katkıda bulunmuş oluyorsunuz. Yani beğenseniz de beğenmeseniz de reytingini yükseltmiş olursunuz. Televizyon programlarını izleyenler de bu ölçümlerde, beğenilerini ifade edebilecekleri bir sisteme sahip değildir. Kimi kızarak, kimi beğener, kimi gülerek, kimi ise küfrederek izliyor. Ancak kimin beğendiği ya da beğenmediği gibi bir veri üretmiyor bu ölçümler.
Başka bir örnek verecek olursak; yolda yürüyen sıradan iki kişi dikkat çekmezken, kavga eden iki kişiyi birçok kişi izler! Bu durumda kavga edenlerin reytingi yüksek olur ama bu kavganın iyi bir şey olduğu anlamına gelmez! Dolayısıyla kalitesiz içerikler de tıpkı bir kavga gibi ilgi çekebiliyor.
-              Reyting manipülasyonu nedir?
Reyting manipülasyonu, izleyici tercihlerinin belirli kişi ya da kurumun çıkarları doğrultusunda, olduğundan farklı gösterilmesi ya da panel ailelerinin çıkar karşılığı belirli kanal ya da programları izlemeleri için teşvik edilmesidir.  Ölçümlerin sağlıklı şekilde yapılabilmesi için çeşitli denetleme mekanizmaları geliştirilmiştir. Ancak buna rağmen ölçüm sonuçlarını etkilemek mümkündür. Ölçüm yapan şirkette çalışan bir uzman kişi sistemdeki yazılım üzerinden gelen verileri değiştirebileceği gibi, bazı televizyon kanallarına ya da prodüksiyon şirketlerine panel ailelerinin listesini de verebilir. Televizyon kanalları ya da prodüksiyon şirketi kendi imkanlarıyla da bu verilere ulaşmayı deneyebilir. Ancak bu şekilde ailelere ulaşmak oldukça zor ve uzun bir süreç alır. Panel ailelerinin kimler olduğu bilgisini elinde bulunduran bir kanal ya da prodüksiyon şirketi, bu ailelere para veya başka tekliflerde bulunarak kendi programlarını izlemelerini isteyebilir. Son bir seçenek ise; panel ailelerinin kanal ya da prodüksiyon şirketlerini arayarak teklifte bulunmalarıdır.

-              Reyting manipülasyonu kime ne kazandırır?
Televizyon yayıncılığında basit bir sitem işler; ne kadar çok izleyici çekerseniz o kadar çok reyting alırsınız. Aldığınız reyting, sizin reklamlarınızın saniye ücretini belirler; dolayısıyla bu da bir kanalın kazanacağı reklam gelirlerini belirler. Bir prodüksiyon şirketi için ise; öncelikle programlarının yayında kalmasını sağlar. Yayınlanan program kanala para kazandırdıkça (yüksek reyting aldıkça), prodüksiyon şirketinin aldığı para artmaktadır çünkü, prodüksiyon şirketlerinin alacağı para, programın aldığı reytinge göre değişmektedir. Baştan belirlenen oranların üstüne ne kadar çıkarsa, bir programın kazanacağı para da o kadar artmaktadır.
-              Reyting manipülasyonu ne zamandır yapılıyor?
Ölçümü yaptıran TİAK, denetçiler ve televizyon kanalları da dahil olmak üzere manipülasyon yapıldığı yıllardır biliniyordu. Bu durumun zaman zaman medyanın gündemine geldiği de oldu. Ancak, bunun önüne geçilemedi ya da bilerek geçilmedi!
-              Reyting manipülasyonuna neden daha önce müdahale edilmedi?
Dünya üzerinde televizyon izleme ölçümleri belli başlı bazı büyük şirketler tarafından yapılıyor ve yöntem ve teknik olarak birbirine benzer uygulamalar kullanılıyor. Dolayısıyla, bir şirket yerine başka bir şirket ölçüm yapmaya başladığında, ölçümün güvenilirliği açısından çok büyük bir değişiklik olması beklenmez. Çünkü sorun AGB’nin yetersizliğinden öte, şirket çalışanlarının ya da bazı medya kuruluşlarının panel ailelerini deşifre etmesi veya veriler üzerinden manipülasyon yapmasıydı.
Yani sorun aslında etik bir sorundur. Önümüzdeki dönemde TNS şirketi bu ölçümleri yapmaya başladığında aynı şekilde (şirket içinden ya da dışından) manipülasyon yapılmayacağının bir garantisi yok maalesef!
Yapılan manipülasyonlar anlaşıldığı anda AGB’nin ölçümleri durdurulmuş olsaydı, uzunca bir süre televizyon izleme ölçümlerinin yapılması mümkün olmazdı. Çünkü ölçüm sisteminin kurulması uzun ve ciddi bir çalışma gerektiriyor. Dolayısıyla böyle bir şeyin olması halinde aylarca ölçüm olmadan yayınların devam etmesi gerekir ki; bu durumda piyasa aktörleri, reklamların saniye ücretlerini belirleyeceği temel veriden yoksun kalkmış olurlar. Bu da gerek reklam veren, gerek, medya planlama şirketleri, gerekse televizyon kanalları için tam bir kaos anlamına gelir!
Bu nedenlerden dolayı sistemin yürümesi tercih edilmiştir. Ancak, son yıllarda yoğunlaşan eleştirilerin ardından AGB ile yola devam edilmesi pek de mümkün görünmüyordu. Nitekim TİAK’ın yaptığı son ihale ile ölçüm görevi TNS şirketine verilmiştir.

-              Manipülasyona son verilmesi sorunu ortadan kaldırır mı?
Bu operasyon yapıldığı günden bu yana yapılan açıklamalara bakıldığında; sanki ölçümlerdeki manipülasyon ortadan kaldırıldığında, televizyon yayıncılığı ile ilgili bütün sorunlar ortadan kalkacakmış gibi bir hava oluştu. Halbuki asıl sorun göz ardı ediliyor. Yapılan operasyon mali bir suçun ortaya çıkarılmasıdır. Daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse reklam pastasının dağılımında yapılan usulsüzlüğün engellenmesidir.
Bu anlamda elbette ki önemlidir. Ancak, bu operasyonun ardından, kalitesiz programların ortadan kalkacağı ya da daha kaliteli programların yayınlanacağı gibi bir gelişmenin olması söz konusu değildir. 40. sıradaki bir programın birinci sıraya çıkması ya da 1. Sıradaki bir programın 20. sıraya düşmesi, kaliteli programların yükseldiği anlamına gelmez. Çünkü bu sistemin kendisi kalitesizliğin artmasının yegane nedenidir!
Televizyon ölçümü daha önce de ifade ettiğim gibi ticari amaçla yapılan bir pazar araştırmasıdır. Dolayısıyla kaliteyi yansıtmaz. Hatta kaliteyi yansıtmadığı gibi kalitesizliği körükler. Basit bir örnekle açıklamak gerekirse; aynı sokakta satış yapan iki ayrı döner büfesinden birinde kıymadan yapılan bir döner satıldığını ve fiyatının 3 lira olduğunu varsayalım. Diğerinde ise kaliteli etin kullanıldığı yaprak döner yapıldığını ve fiyatının 8 lira olduğunu düşünelim. Böyle bir ortamda ucuz olan ürünün daha fazla satılacağı bir gerçektir. Kaliteli ama pahalı olan döneri satan büfenin rekabet edebilmesi için (daha fazla müşteriye ulaşabilmesi için) dönerin kalitesini düşürüp fiyatı aşağıya çekmesi bir zorunluluk haline gelir! Karşılıklı yapılan bu hamleler kaliteyi sürekli aşağıya çeken ve gün geçtikçe izleyicilerin zaaflarından daha fazla yararlanmaya yönelik stratejilerin artmasına neden olmaktadır.  
Sadece ticari kaygılarla yapılan bir ölçüm sistemi ile kaliteli programların yapılması mümkün değildir. Kalitatif araştırmaların en az reyting sonuçları kadar etkili olduğu bir anlayış hakim olmadığı sürece seviyesizlik her zaman daha da aşağıya doğru inecektir.
-              Manipülasyon engellenebilir mi?
Türkiye’de devlet kurumları da dahil olmak üzere birçok alanda usulsüzlükler, yolsuzluklar veya manipülasyonlar yapılıyor. Kimi zaman, bu sorunları ortadan kaldırmakla görevli denetçi ya da müfettişler bile bu sorunun bir parçası haline gelebiliyor. Bu nedenle, denetleme mekanizmaları güçlendirilse dahi bundan sonra reyting manipülasyonunun yapılmayacağını kimse garanti edemez. Daha önce de belirttiğim gibi bu bir etik ve zihniyet sorundur.
-              “İzleyici bunu istiyor” söylemi ne kadar gerçeği yansıtıyor?
Televizyon yayıncılığının kalitesizliği tartışma konusu olduğunda, televizyon kanalları kendilerini her zaman “izleyici bunu istiyor” teziyle savunur. Bu tez kısmen doğru gibi görünse de, ölçüm sisteminin nasıl işlediği anlaşıldığında, aslında izleyicinin program içeriklerinin oluşumunda temel belirleyen olmadığı açıkça görülecektir.
İzleyici tercih eden konumunda görünmekle birlikte; program içeriklerinin asıl belirleyenleri reklam verenler ve televizyon kanallarıdır. Reklam verenin beklentilerini bilen televizyon kanalları, üzerinden para kazandıkları en önemli “araç” olan reklamları alabilmesi veya reklamların saniye ücretlerini daha yüksek seviyeden satabilmesi için, reklam verenin ekranda görmek istediği kitleyi daha fazla ekrana çekebilecek içerikler oluştururlar.
Televizyon kanallarının daha fazla izleyici çekmeye çalışması elbette ki normaldir. Ancak, bunun için izleyicilerin zaaflarından faydalanması etik değildir. Yani sorun, bir televizyon kanalının yüksek reyting alması değil, reyting almak için tercih ettiği içeriklerdir.
“İzleyici bunu istiyor” söylemi eğer sağlıklı bir söylem olsaydı; bugün uyuşturucu kullanan insanların tercihlerine de saygı duymamız gerekirdi! Televizyon kanallarının ticari beklentilerine ulaşırken kamusal sorumluluklarını unutmamaları gerekir.
-              Ölçümü kim yapmalı?
Televizyon izleme ölçümleri ile ilgili yapılan tartışmaların bir bölümünü, ölçümü kimin yapması gerektiği konusu oluşturuyor. Ölçümü bir devlet kurumunun yapması gerektiğini savunanlardan, başka bir şirketin yapması gerektiğini savunanlara kadar birçok farklı görüş var. Ancak, ölçümü devlet kurumu da yapsa, AGB dışında bir özel şirket de yapsa, istendikten sonra yine  manipülasyon yapılabileceği bir gerçektir.
Dolayısıyla sorunu, ölçümleri ABG’nin yapıyor olmasına indirgemek gerçekçi bir yaklaşım olmayacaktır. Ölçümleri bir devlet kurumu da yapsa manipülasyonun olmayacağının bir garantisi yoktur.