1993 yılında üniversiteye başladığım yıldan bu yana,
iletişim fakülteleri tarafından verilen “Yılın İletişimcileri Ödülleri”ni
hiçbir zaman doğru bulmadım;
‘En iyi haber spikeri’, ‘En iyi magazin programı’,
‘En iyi spor programı’, En iyi haber programı’, ‘En iyi Yarışma programı’, ‘En
iyi televizyon’, ‘En iyi televizyon dizisi’ vs. vs.
Bu ödül başlıklarını her gördüğümde, aklıma ister
istemez şu iki soru geliyor;
1.
Neye göre en iyi?
2.
İletişim fakülteleri neden “Yılın İletişimcileri
Ödülleri” verir?
‘Neye göre en iyi?’ sorusunu, nasıl cevaplarsak
cevaplayalım ortada ciddi bir çelişki var. Eğer “En iyi”, iletişim
fakültelerinde verilen eğitime göre belirleniyorsa; bu ödüllerin hiçbirinin
verilmemesi lazım. Yok eğer medyanın kendi içindeki rekabete göre veriliyorsa; o
zaman da, iletişim fakültelerindeki ders içeriklerinin değişmesi lazım!
Çünkü, başta televizyon yayınları olmak üzere, medya,
ben bildim bileli kıyasıya eleştirilir iletişimciler tarafından. Yanlı,
çıkarcı, ticari, etik olmayan, kalitesiz, seviyesiz gibi cümlelerle yapılan
eleştirilerin çoğu da haklı eleştirilerdir aslında. Öğrencilere derslerde
“Bunlar gibi olmayın” diye öğütler verilir.
Ancak ne gariptir ki, aynı iletişimciler, en
seviyesiz programlara “Yılın en iyi magazin programı” ödülü vermekten de geri durmazlar!
İşte burada ikinci sorunun cevabı merak konusu oluyor;
İletişim fakülteleri neden “Yılın İletişimcileri Ödülleri” verir? Hem de, o
ödüllerin verildiği medya mensuplarının çoğunun, iletişim fakültelerindeki
eğitimi ve iletişimcileri küçük gördüklerini
bile bile.
Yani, her iki taraf da birbirlerine “Tü kaka” der ama
bir taraf ödül verip okulunun reklamını yapmak ve medya ile iyi ilişkiler
kurmak için çabalar; diğer taraf ise o hiç beğenmedikleri iletişimcilerden
aldıkları ödülü, “Genç iletişimciler, bu işin eğitimini alanlar bizi yılın en
iyi ‘bilmem nesi’ seçti” diyerek ekranlarda ballandıra ballandıra anlatırlar.
Bu ikiyüzlülüğün nedeni gayet açık aslında; ‘al gülüm
ver gülüm’ ilişkisi!
Her iki tarafın bu samimiyetsizliğini biraz
detaylandırmakta fayda var; iletişim fakülteleri tarafından verilen “Yılın
İletişimcileri Ödülleri” için anket soruları ve altında yer alan seçenekler
hazırlanırken, özellikle ulusal medyanın popüler isimlerine ve popüler
programlarına yer verilir. Dolayısıyla ödül alacak isimler de bu popüler
isimler arasından belirlenir.
Sonuçlar açıklandığında genellikle birçok televizyon
kanalı, radyo, gazete veya ünlünün ödül aldığı görülür; aslında bu sonuçlar
planlı bir çalışmanın ürünüdür! Böylece ödül töreni birçok mecrada kendine yer
bulur ve okulun tanıtımı yapılmış olur. Aynı zamanda, ödül verilen popüler
isimlerin okula gelmesi sağlanarak ilişkiler geliştirilir.
Hatta bazı fakültelerin, sırf bir ünlüyü konuşmacı
olarak fakültelerine getirtebilmek için ödül verme garantisi verdikleri bile
olmuştur. Bununla birlikte, iletişim fakültelerine konuşmacı olarak giden bu
popüler isimler çoğu zaman piyasanın çalışma koşullarını anlatırken,
fakültelerde verilen eğitimi ve öğrencileri küçümserler.
Yaptıkları işin ne kadar önemli olduğundan, bu işi
yapabilmenin zorluklarından dem vurup, iletişim
öğrencilerinin ve akademisyenlerin gözünün içine baka baka “ipler bizim
elimizde haa ona göre” zihniyetini ve “bu işler öyle okumakla olmuyor”
ukalalığını hissettirler.
Koca koca akademisyenler de bu konuşmaları süt dökmüş
kedi gibi dinlerler! Ne de olsa konuşanlar medyatik-ünlü misafirler; onları kırmamak
lazım. Sonra okullarından stajyer öğrenci almazlar maazallah!
Bu tutumu eleştirmeye kalkan öğrenciler ya da hocalar
çıkarsa; ters bakışlarla durum bertaraf edilir.
Özetle ‘Körler sağırlar birbirini ağırlar’